Bir Yudum Eskişehir
Bir Yudum Eskisehir Bir yudum Sohbet..
Yolunuz Eskişehire düşerse elbette Odunpazarı evlerine gideceksiniz ve buradaki restorasyonu yapılan konakları göreceksiniz, en ilginç konaklardan birinde kahvenizi yudumlamak istemezmisiniz ? Yukari dogru lule tasi muzesine doğru çıkarken solda kalan bu konağın ismi Hafız Ahmet Efendi Konağı.
Bu konağı orada kime sorarsanız gösterir çünkü ; Kurşunlu Camii’nde 22 yıl imamlık yapan İmam Hafız Ahmet Efendi’nin konağıdır bu, Mevlevi ve aynı zamanda bir lületaşı ustası olan Hafız Ahmet Efendi bu yeteneğini çocuklarına ve torunlarına öğretmiş.
Konakta oturan 50`li yaştaki akrabaları Mevlevi torunu Gülşen Cengiz Hanımefendinin yaptığı kahvemizi yudumlarken derin bir sohbete dalıyoruz adeta buradan ayrılmak istemiyoruz, öncelikle konaktan bahsediyor kendileri; Yapım tarihi 1717 olan bu konak yüksek bahçe duvarıyla çevrili ve bahçe kapısının sokağa bakması ile diğer konaklardan ayrılıyormuş, uzun yıllar sit alanı olduğu için konağa tek bir çivi çakamamış ama buna rağmen yılmamış ve kimilerinin yaptığı gibi ata yadigarı konağını terketmemiş cocuklarının bu konuda ona destek olduğunu söyleyerek bu konudaki duygularını bizimle paylaşmaktan çekinmiyor..
Uzun yıllar etraftan baskı gördüğünü söylerken sesi çatallaşıyor Gülşen Teyzemizin, Mevlevi torunu olması münasebeti ile kapanmasını isteyenler olmuş, halbuki tam bir Osmanlı hanımefendisi olan kendisi ile konuşurken hal, tavır, davranışlarıyla ve ses tonu ile kendinizi ulvi bir huzur içinde hissediyor ve çekim alanını hissediyorsunuz..
Hafız Ahmet Efendi’nin torununun yaptığı 3 lüle taşlı asadan birini Eskişehir’i ziyaret eden Mustafa Kemal Atatürk’e hediye ettiğini, asanın halen Anıtkabir Müzesi’nde sergilenmekte olduğunu aynı asanın bir eşinin İran Şahında olduğunu söylüyor ve bize bakımdan geçen 3. asayı gösteriyor..
Aramızda gittiğimiz kalaycının işinin çokluğundan bahsederken kahveleri yapan Gülşen Teyzemiz bize buranın Eskişehir’in tek kalaycısı olduğunu söylüyor biz buna bir hayli şaşırıyoruz..
Söz çiğ börekten açılınca bize nerede yediğimizi soruyor, Papağan’da yediğimizi ve pek beğenmediğimizi söyleyince; buranın Eskişehir’in ilk ciğ böğrekcisi olduğunu ama artık tatta pek iyi olmadığını Kırımtatar Kültürevinde çiğ börek yememiz gerektini çiğ böreğinde zaten bir Tatar yemeği olduğunu burada öğreniyoruz, yolumuz tekrar Eskişehir’e düşerse diye notumuzu alıyoruz, Eskişehirin bir diğer yemeğininde mercimek mantısı olduğunu burada öğreniyor fakat akşam yemeği için vaktimiz kalmadığı için bu lezzeti test edemiyoruz..
Lüle taşından yapılan pipoyu aldığımız yerden söz ederkende Eskişehirdeki Lüle taşı ustalarının çoğunu babasının eğittiğini öğreniyoruz ve aile albümlerinde geçmişe siyah beyaz bir yolculuk yapıyoruz..
Kahvesinden ve sohbetinden bir yudum almadan Eskişehir’den dönmeyin
web sayfasını beğendim.Özellikle gezi notları dikkatimi çekti.