Hindistan Gezi Fotonotları – Yaşam
Haketmeyene verilen hediye, tembele edilen yardım, nanköre yapılan nazik teklif, kibar olmayana gösterilen nezaket, cesete sürülen koku, kireçli toprak üzerine yağan yağmur, sığırın kulağına seslenmek boşa gitmiş demektir. Hint Atasözü
44 bin tanrılı inanç sistemi, dünyada yüzlerce ülke var ama sanki Hindistan’da bundan daha çok.. Gördüğüm en renkli, en şaşırtıcı, en öğretici ve en gidilesi ülke Hindistan. Fotoğrafcı arkadaşların Hindistan’a gideceğini duyuyorum ben de onlara katılsam mı diyorum, kararsızım gitsem mi gitmesem mi, kimi “Git, süper olur” diyor. Kimi de “Aman sakın gitme, sevmezsin, sokaklar pis, yemeklerini yiyemezsin aç kalırsın” diyor. -kaldığımız 4 yıldız otellerdeki yemekler tamam oldukça baharatlı idi fakat beklediğimden fazlası ile lezzetli idi –
Etraftan duydukları ile bana tavsiyede bulunanlara kulak asmıyorum elbet ama bizzat gidip kötü deneyimlerini anlatanlara kulak veriyorum, sinek kovarlar , sıtma hapları, vitaminler ve konserverlerimi hazırlıyorum.
Yeni Delphi’ye adımımızı atar atmaz Hindistan’ın baharat kokan havasını solumaya başlıyoruz.. Buradan Rashastan bölgesine trenle uzun bir yolculuğa çıkıyoruz,
daha sonra yerel turizm şirketinin bize tahsis ettiği şoförümüz rehberimiz ile birlikte yola koyuluyoruz, ilk durağımız Pushkar Camel Fair, burası hakkıdaki izlenimlerim https://www.gokii.net/2012/03/pushkar-camel-fair-deve-festivali/ , daha sonraki yolumuz boyunca durduğumuz köylerde kasabalarda iki fotoğraf makinesi omzumuzda, her gördüğümüzü çekmeye 4 arkadaş devam ediyoruruz.
Burada baktığım her şey farklı, görmeye ve göstermeye değer, keşmekeş trafiğin ortasında istifini bozmadan hayatını yaşayan deve sırtlı çirkin mi çirkin karikatürden çıkmış inekler,
motosiklet kullanan peçeli kadınlar,
peçelerin örtemediği İran’lı buğulu kadın gözleri, simsiyah saçları beline kadar inen birbirinden farklı genç kızlar,
farklı rengarenk giysi ve dovmelerle kadınlar..
Birbirinden farklı farklı sarıkları kıyafetleri ile dolaşan erkekler,
ve çocuklar rengarenk ,
kimisi ürkek ve çekingen,
yalınayak dolaşan çalışan çocuklar ,
çöplük içinde dişlerini fırçalamaya çalışan doksanlık nineler, hıncahınç dolu otobüsler, araçlar..
Hindistan’dan başka nerede görebilirsiniz ki bunları?
Hindistan’da beni tek hayale uğratan şey tapınaklar oldu, dışardaki ihtişam bu tapınakların içinde kendini sadeliğe bırakmış,
-her köşe başında sizden para isteyerek sizi gerçekten inanılmz bıktıran dilencileri bir kenara koyarsak , burda sanki herkes dilenci,
Hintli rehberimizin söylediğine göre zamanında İngiliz sömürgesi olmalarından dolayı her batılıyı “işte bizim zenginliklerimizi alan beyaz insan bize aldıklarını geri ver!” olarak görüyorlar – tamam güzel tapınaklarda vardı fakat ihtişam beklerken tapınaklar Hinduizm felsefesine uygun olarak çok sade yapıldığını görüyoruz, Budizm’de ki ihtişamı burada göremiyoruz, devlet başkanları bile yıllar yılı çok sade evlerde otururmuş , başkanlık sarayı denen şey son 10-20 yılda yeni yeni ortaya çıkmış..
Rehberimiz fanatik bir Hindu ve Kast sistemi bir savunucusu öyleki, bayram dolayısı ile hediye aldığımız çok sevdigimiz müslüman şoförümüzden kendini üstün görüyor, onunla yemek yemiyor, Hindistan’da Kast sistemi resmi olarak yasaklanmış fakat hala resmi olmasada , azaldığı söylensede sistem kendini hissettiriyor , Hindistan genelinde bir çok din var ama çoğunun ortak yönü et yememesi, bu bazen öyle bir hal alıyor ki , bazı inanışlarda topraktan çıkan havuç ve turp gibi meyveleri bile yemiyorlar çünkü çıkartılan her meyvenin yer altındaki kurtcuk vb canlıları öldüreceğine inanıyorlar ve saygılarından dolayı bu tür meyveleri bile yemiyorlar, ayrıca et yiyen yabancılarla dolaşan rehberimizi bile arkadaşlarının ayıplayacağını öğreniyoruz, et Hindistanda müslümanlar için domuz ne ise 10 kat daha kötü bir şey..
Yaşam