Güzelliği Algılabiliyor musun ?
Bir soğuk kış sabahı bir adam bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı Bach eseri çalar. Bu süre içinde, yüzlerce kişi kemancının önünden geçip gider.
Kemancının önünde bir kaç yolcu bir kaç saniye durur ve sonra yoluna devam eder.
Çaldığı 45 dakika boyunca kemancının önünde sadece ve sadece 6 kişi, çok kısa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek, para verir. Kemancı çaldığı süre içinde 32 dolar toplar. Çalmayı bitirdiğinde ise sessizlik hakim olur ve kimse onun durduğunu fark etmez ve akışlamaz.
Hiç kimse onun dünyanın en iyi kemancısı Joshua Bell olduğunu ve elindeki 3,5 milyon dolarlık kemanla, yazılmış en karmaşık eserleri çaldığını anlamaz. Oysa Joshua Bell’in metrodaki bu mini konserinden iki gün önce Boston’da verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmıştır…
Bu gerçek bir hikaye ve Joshua Bell’in öylesine bir kılıkla metroda keman çalması, Washington Post gazetesi tarafından algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney gereği kurgulanmıştır.
Sorgulanan şudur, sıradan bir yerde, uygunsuz bir saatte güzelliği algılayabiliyor muyuz? Durup ondan keyif alıyor muyuz? Beklenmedik bir ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz?
Hayat artık bir nehir gibi değil bir şelale gibi akıp gidiyor ve biz önümüzde duran güzelliklerin farkına varamıyoruz , bazen durmak ve dinlemek, eski bir bina,bir kapı kolu ya da bir eşik, metrodaki bir kemancı, boş odanda sessizliğin sesi ya da sana söylenen güzel sözleri dinle, dur ve dinle ..