Ne Oluyoruz ? Homo Sapiens`den Homo Deus`a
Organik organizmalar birer algoritmadan, yaşam da veri işlemeden mi ibarettir? Zeka mı daha değerlidir yoksa bilinç mi? Bilinci olmayan ama yüksek zekalı algoritmalar bizi bizden daha iyi bilecek duruma geldiğinde toplum, siyaset ve gündelik hayat ne olacak, neye benzeyecek?
Harari’nin Homo Sapiens’den sonraki devam kitabı (https://www.gokii.net/2017/01/homo-sapiens )
Harari, her zaman özgür seçimlerde bulunmadığımızı tespit ediyor. “Arzu seçilebilir mi” diye soruyor. Ardından işi biraz daha ileri götürüyor: “Homo Sapiens üzerinde yapılan deneyler, tıpkı fareler gibi insanların da yönlendirilebildiğini ve insan beynindeki doğru noktaların uyarılmasıyla aşk, korku, öfke ya da depresyon gibi karmaşık duyguların bile yaratılıp ortadan kaldırılabileceğini gösteriyor.”
Harari, hümanizmin insan eliyle tehlikeye atıldığına dair bir veri sunuyor. Beyinle ilgili araştırmalar ve yeni bir “organizma” yaratma çalışmaları da yazarın bahsettiği soruna kanıt oluyor. Bunun göz ardı edilmeyecek örneklerinden biri, geçmişte cephelerde savaşan askerlerin yerini, bugün insansız hava araçlarının almaya başlayıp “mekânın bilinçten ayrılma aşamasına gelmesi.”
Yüksek zekâ gerektiren işler yapan makineler yaratılırken mevcut görevleri insanlardan daha iyi yapan, ancak bilince sahip olmayan yeni zeka türleri kurmaya başladık; tüm gelişmeler kısa süre sonra bilinci olmayan algoritmaların bir ağın noktalarını birleştirme konusunda insan bilincini aşabileceğini gösteriyor. Harari’nin bahsettiği şey inorganik bir dünyaya ve algoritmalar evrenine doğru gittiğimiz şeklinde.
Bu gerçekleştiğinde, birçok insanın işlevsiz kalacağı aşikar. Başka bir deyişle organik algoritmalar (Harari bir teoriyi daha ortaya koyuyor o da aslında benlikleri olmayan alogirmalar olduğumuzu öne süren bilim adamları olduğu) , benliğimizle ya da değil organik argoritmalarız ve inorganik algoritmalar karşısında bir şekilde atıl hale gelecek. Kasparov’un DeepBlue karşısında oyunu kaybetmesi gibi kaybedeğiz..
Uzmanlaşan inorganik algoritmalı zekâ, organik algoritmalı insanın önüne geçtiğinde insansı olmayacak belki ama lüzumsuzluklardan arındırıldığı için daha çok ve hızlı iş görebilecek. Bunun sonucunda, algoritmaları elinde bulunduran grup, çalışma hayatının dışına ittiği insanlar için daha derin sosyal ve siyasî eşitsizlikler yaratabilecek.
Yani bir “süperinsan” dünyasının ötesine de geçebilecek. Harari, yavaş yavaş her şeyi bilen ya da tahmin eden kâhinler hâline geldiğini söylediği inorganik algoritmalar bizim yerimize geçmeyeceğini kim söyleyebilir? Tıp ve genetik alanında çığır açan inorganik algoritmanın icadının, sosyal yaşama etkisinin nasıl olacağı tam olarak kestirilememekle birlikte, yazarın tahminleri dikkat çekici; özellikle “sürümü yükseltilemeyen çoğunluğun, bilgisayar algoritmaları ve süperinsanlar tarafından yönetileceğine ve giderek daha alt bir sınıfa mensup olacağına” dair distopik öngörüsü, bilim ve teknolojideki gelişmelerle yatsınamayacak bir gerçek.
Bu biyolojik model daha önceki sosyal ayrım örneklerine pek benzemiyor. Dahası, Harari’ye göre yeni dinlerin doğum yeri medreseler veya mağaralar değil, araştırma laboratuvarları olacak; tekno-dinin (tekno-hümanizm ve veri dini) “algoritmalara ve genlere dayalı bir kurtuluş vaadiyle dünyayı fethetme olasılığı” şu an sadece beyinlerimizi tokatlıyor…
Harari o kadar çok kaynak kullanmış ki, arka tarafta her bölüm için onlarca kitap, makale kaynak göstermiş..
Hariri’ye Dataizm gibi bir dinin ortaya çıkmayacağı konusunda katılmasamda, Whatsup’dan yazdığınız bir konuda facebook’da bir reklamla karşıya çıkarsınız bu bir tesadüf değildir, sadece sosyal twitter, instagram gibi sosyal medyada değil whatsup gibi uygulamalarda bile aslında büyük şirketler için güzel bir veri sağlayıcıyız, sentetik algoritmalar whatsup’daki yazdıklarımızı analiz ediyor, nelerle ilgilendiğimizi çıkartıyor bize geri sundukları sadece bir reklam, pekii geride çalışan başka ne çeşit algoritmalar var bunu bilmiyoruz ve ayrıca ileride daha çok veri sağlamış olacağız 10 yıllık bir whatsup verinizi düşünün, çok daha ileri düzey analizler yapılabildiğinde bu değerli veriler, algoritmalar ve istatistikler ile bizim yapacağımızı bizden önce lüzumsuzluklardan arındırılmış bir şekilde bilecek, belki de yakın bir gelecekte bir distopya bizi bekliyor…