Shantaram (Tanrı’nın sükunet bahşettiği)
Gregory David Roberts’in yazdığı muhteşem bir roman Shantaram, konusu Bombay’ın çevresinde geçiyor, Shantaram bir suç romanı, bir mafya romanı, bir cinayet romanı, bir mahkumun kaçış hikayesi, bir aşk hikayesi, bir iç görü , bir özüne dönüş, bir keşif, bir felsefi seyahatname ve Zen kitabı, aynı zamanda bir yakın tarih kitabı, bir seyahat rehberi, bir savaş kitabı, bir öğüt kitabı, bazen bir Şibumi gibi Travanian vari, bazen Oscar Wild vari, bazen Shakespeare vari, özellikle sonlara doğru bitirmek istemeyeceğiniz 842 sayfalık dokunaklı bir kitap, Hindistan sever benim için kesinlikle bir başyapıt…
Goodreads 4.26 Gokii 5
Shantaram okumanız için elinizin altında karakterler :
Lin (Linbaba)
Karla Güzel, yeşil gözlü, esprili, hayat dolu geçmişi gizemlerle dolu kız. Lin bu kıza umutsuzca aşık.
Prabaker Lin’in Hindistan’daki ilk ve en iyi arkadaşı. İyi niyetli eğlenceli Lin’e rehber..
Anand Lin’in Bombay’da kaldığı Guest House Otel’inin müdürü
Didier Leopold’s bar da takılan, orada devamlı kavga eden bir tip
Modena Ulla’ya aşık şapşik ispanyol
Ulla İyi kalpli güzel Alman fahişe.
Ghani Neşeli Mafya lideri. Khader’in passaport işlerini hallediyor .
Kadir Bombay’ın yeraltı faaliyetlerinin sevilen, saygıdeğer,mitolojik kahramanı.
Bairam Kader’in adamı
Ajay Haşhaş ticareti yapan bir suçlu
Letitia Bombay’da yaşayan bir İngiliz eski vatansever.Vikram’ın hayranlığının nesnesi 🙂
Vikram Lin’in en yakın arkadaşlarından biri. Batılı hayranı, Letitia’ya aşık
Vinod Amele pazarında kapıcı polis memuru.
Federico Didier’in eski sevgilisi
Kavita Güzel başarılı gazeteci
Kishan Prabaker’in kasvetli babası.
Rukhmabai Prabaker’in annesi.
Kitaptan altı çizilesiceler:
Birini incitmenin en kesin yolu, ona kayıtsız şartsız güvenmektir.
İlk başlarda birini gerçekten sevdiğimiz zaman en çok korktuğumuz şey onun bizi sevmekten vazgeçmesidir. elbette aslında korkmamız gereken ölseler de, gitseler de onları sevmekten vazgeçememektir.
Aşık kalpler aşırı yüklenmiş cankurtaran sandalına benzer. Sandalı su yüzünde tutabilmek için gururunu, kendine saygını ve bağımsızlığını dışarı atarsın. Bir süre sonra ise tanıdıklarını, arkadaşlarını atmaya başlarsın. Yine de yeterli olmaz. cankurtaran sandalı hâlâ batıyordur.”
İnsanların bize yapabilecekleri en kötü şey bizi utandırmaktır. Ve diğerlerinin yaptığı zulümler en çok da içimizdeki, dünyayı sevmek isteyen yanımıza zarar verir. küçük düşürüldüğümüzde hissettiğimiz utancın bir kısmı da insan olmaktan duyduğumuz utançtır…. … Şimdi bile kalbim zaman zaman sensiz hiçbir pırıltısı, kahkahası ve uygusu olmayan bir kederin içinde boğuluyor.
Her erdemli davranışın ardında karanlık bir sır vardır ve aldığımız her risk çözülemeyen bir gizeme sahiptir.
Haklı bir neden olmaksızın sevmemeye kendinizi koşullandırdığınız bir insandan gelen iltifat kadar insanı bozan çok az şey vardır.
Kâinat yaklaşık on beş milyar yıl önce büyük bir sadelik içinde kuruldu ve o zamandan bu yana gün geçtikçe karmaşıklaşıyor. Basitten karmaşıklığa doğru olan bu hareket kâinatın yapısında var ve buna karmaşıklığa yatkınlık denir. Bizler bu karmaşıklığın ürünleriyiz, kuşlar, arılar, ağaçlar, yıldızlar hatta galaksiler bile.
Bir adam karşısındakine onda biraz olsun kendini gördüğünde güvenir herhalde. Yada belki kendinde olmasını istediklerini gördüğünde.
Karla bir keresinde erkeklerin ne düşündüğünü gözlerini kaçırdıklarında, ne hissettiklerini ise tereddüt ettiklerinde belli ettiklerini söylemişti. Kadınlar için ise tam tersi.
Karla bir keresinde Mutluluk bir mittir, biz birşeyler satın alalım diye icat edilmiştir
Karmaşıklığa yatkınlık ( bu yeni Türkçe kelimeyi sevdim bildiğimiz entropi yani kaos )
Bir eylemi, niyeti ya da neticeyi bilebilmek için öncelikle kendimize iki soru sormalıyız. Birincisi, kerkes bizimle aynı şeyi yapsa ne olur ? İkincisi, bu karmaşıklığa doğru olan yolculuğa yardımcı mı olacak, yoksa onu engelleyecek mi ?
Kadir :Bir sahne hayal etmeni istiyorum.. Önünde bir masa bir odada duruyorsun. Odanın diğer köşesinde annen var. Kötü bir adam annenin boğazına bıçak dayamış. Adam annenin öldürecek. Önündeki masada bir düğme var. Eğer ona basarsan adam ölecek, basmazsan anneni öldürecek. Sadece ikisinden biri olacak. Eğer hiçbir şey yapmassan annen ölecek. Düğmeye basarsan adam ölecek ama annen kurtulacak. Ne yapardım ?
Lin: Adamın işini bitirirdim.
Kadir : kesinlikle peki anneni bu kötü katilden kurtarmakla iyi bir şey mi, yoksa kötü bir şey mi yapmış olursun ?
İyi bir şey.
Kadir : Hayır Lin, ne yazık ki hayır, İyi ve kötünün objektif tanımını yaparak öldürmenin herzaman yanlış olduğunu çünkü bunun bizi evrenin geri kalanıyla birlikte mutlak karmaşıklığa, tanrıya götürmeyeceğini söyledi. Yani öldürmek yanış ama senin doğru nedenlerin vardı. Bu kararın sonucu ise doğru sebeplerden ötürü yanlış şeyi yaptığındır.
Shantaram yaşanmış gerçek bir hikaye ve kitap bir filme dönüşüyor ve David Roberts’i malesef Johnny Depp oynuyor…
Shantaram Tanrı’nın sükunet bahşettiği anlamına geliyor, yerel Marathi dilinde.