Yeraltından Notlar
“Baylar, yemin ederim ki, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; gerçek, tam manasıyla bir hastalık.”
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’nin 158 sayfalık bu kitabı, arka sayfasında yazdığı gibi “Kendini gömdüğü metaforik yeraltından bize insanın iç dünyasındaki çelişkilerden doğan nefreti, şüpheyi, dengesizliğiü yalnızlığı ve korkuyu dönüp kendi içimize bakarak sorgulatıyor.”
Goodreads : 4.17 Gokii 5
Neden okumalı : Gerçek dünyadan kendini soyutlanmış hissettiğinde iç çatışmaların ve hezeyanların sesini anlamlandırmak için.
Kitaptan Alıntılar
“Ne kahramanım, ne de bir korkak. hiçbir şey olamadım. Şimdi ise köşeme çekildim. Bir yandan akıllı insanların bir baltaya sap olamayacaklarını ve yaşamda başarılı olanların sadece aptallar olduğunu düşünerek avutuyorum kendimi. 19. yüzyılın insanı öncelikle iradesiz olmalıdır, hatta buna zorunludur. becerikli, iradeli bir insan oldukça darkafalıdır. Ben kırk yıllık bir yaşamdan sonra bu kanıya vardım. artık kırk yaşındayım. Evet, bu kırk yıllık bir ömür, koca bir yaşam ve yaşlılığın ta kendisi. kırk yaşından fazla yaşamak bence ayıp bir şeydir. Bayağılığın ve adiliğin ta kendisi. bana açıkça, onurunuz üstüne söyleyebilir misiniz, kırk yaşın üstüne kimlerin çıktığını? Dilerseniz ben size bunların kimler olduğunu söyleyeyim: ancak aptallar ve namussuzlar yaşarlar kırk yaşından sonra. ben bunu, o saygın, beyaz saçlı, güzel kokular sürünmüş yaşlıların yüzüne bile söyleyebilirim! buna hakkım da var; çünkü ben de altmış yaşma, hatta yetmişe kadar yaşayacağım… Hatta seksen yaşma kadar…””
“Saygıdeğer karıncalar gözlerini yuvada açar,besbelli orada kaparlar;bu müspet ve sebatkar davranışlarıyla da büyük bir onuru hak ederler. Fakat insan hercai, bir dalda durmaz bir yaratıktır ve belki de satranç oyuncuları gibi gayeyi değil, gayeye giden yolu sever. Kim bilir (emin olamayız tabii) belki de insanların yeryüzünde ulaşmaya çalıştığı tek gaye, bu gayeye ulaşma yolundaki daimi çaba,başka bir deyişle hayatın ta kendisidir,yani iki kere iki dört cinsinden bir formül olan gaye değildir; zaten iki kere iki dört,hayat değildir baylar,ölümün başlangıcıdır.’’
İnsan gayeye ulaşmak için çalışmayı sever, fakat ulaşmayı pek istemez; bu hal hiç şüphesiz çok gülünçtür. Şu halde insan daha doğuştan gülünç bir yaratıktır, işin hoş tarafı da budur zaten. Gene de, ne olursa olsun, şu iki kere iki pek musibet bir şey. Bana göre iki kere iki sadece bir küstahlıktır efendim. İki kere ikiyi yolumuzun ortasında külhanbeyi gibi durmuş, elleri belinde, ortalığı tükürüğe boğarken düşünüyorum. İki kere ikinin dördün üstünlüğünü kabul ediyorum elbette;fakat her şeyi hoş görmeye karar verdikten sonra,iki kere ikinin beş etmesinden bile hoşlanmak mümkündür.”iki kez de böyle aşık olmayı denedim ve bu yüzden olmadık acılar çektim. kalbimin bir köşesinde bu acıya inanamazlık, hem de bu acıyla alay etmek yeşerirken, yine de acı çekmeyi sürdürdüm. üstelik sırılsıklam bir aşık gibi kıskanıyor ve kendimi kaybediyordum. bunun tek sebebi can sıkıntısıydı.”
“En bayağı ve en aşağılık insanlarn aynı zamanda namus timsali olarak kalabilmeleri ancak bizim ülkemizde mümkündür!”
Hastayım.